|marketingtr|netten para kazan|css|html|java|kod|flashsiir|pazarlama dersi|coder|beycuma|okey oyna|ttk|reklammatik|tr.gg

markahikaye


BEYMEN: 
Boyner Grubu'na ait olan bu markanın isminin geçmişi de 
ilginç: Erkek giyimi üzerine bir üretim ve mağazacılık yapma kararı 
verildiğinde konu ile ilgili toplantıya katılanların hepsi erkek yani 'bey' imiş. 
Hem de marka o dönemde sadece erkekleri düşünerek konumlandırılıyor. Bir de global bir hüviyet kazandırmak için İngilizce adam anlamına gelen 
'men' kelimesi ile birleştirilerek Beymen markası ortaya çıkıyor.
KODAK NASIL YARATILDI?

Kodak’ın isim babası George Eastman’ın gençliğinden beri en sevdiği harf kuvvetli ve keskin okunduğu için “K” harfiymiş. Eastman markası için “K” ile başlayan ve biten bir kelime oluşturmayı düşünürken ortaya ‘Kodak’ çıkmış.

George Eastman, bugün dijital fotoğrafçılık alanında en bilinen markalardan biri haline gelen Kodak ismini, ticari marka olarak tescil ettirebilmek için İngiliz Patent Ofisine şu açıklamayı yapmış:“ Kodak ismi yabancı bir özel isim veya kelime değildir, benim tarafımdan belirli bir amaca hizmet edebilmesi için oluşturulmuştur. Ticari bir marka ismi olarak şu değerlere sahiptir.

· Kısa 
· Yanlış telaffuz edilmesi zor 
· Bilim dallarındaki diğer isimlere benzemediği gibi hiçbiri ile de ilişkilendirilemiyor.”

George Eastman 100 yıl önce patent ofisine yaptığı bu açıklama ile ayırt edici, akılda kalıcı ve tescil edilebilir marka yaratmanın değişmeyen ilkelerini bize bir kez daha hatırlatıyor.

116 YILLIK ÖYKÜ
Uzun Çarşı 14 Numara. Bugün artık bir efsaneye dönüşen, Gaziantep’in en eski lezzet mekanı İmam Çağdaş’ ın 116 yıllık öyküsünün adresi. Bu adreste aynı zamanda ‘iyi baklavanın sırrı’  da yöresel bir hikayeyle anlatılıyor.

İmam Çağdaş’ın tarihi 1887 yılına uzanır. Halep’ten gelen Hacı Hüseyin Efendi (Çağdaş) kentin 34. esnafı olarak Maarif’ te bir dükkan açar. Daha sonra Gaziantep Kalesi’nin yerleşim alanı olarak ihtiyaca cevap vermemesi üzerine çevrede birçok han yapılır ve kentin ilk çarşısı olan Uzun Çarşı kentin merkezi olur. Hacı Hüseyin Efendi de 1898 yılında Uzun Çarşı’ ya taşınır.

Hacı Hüseyin Efendi’den sonra işi devralan ve müesseseye ismini veren İmam Usta, vefat ettiği 1964 yılına kadar lezzet merkezi olma geleneğini sürdürür. İmam Usta’ dan sonra da oğlu Talat Çağdaş bayrağı devralır. Bugün 116 yıllık aile şirketini, babası İmam Usta’ nın titizliği ile Talat Çağdaş ve oğlu Burhan Çağdaş birlikte yaşatıyor.

İşe yeni başlamış gibi taze bir heyecan ve lezzet üretmenin mutluluğu ile öğleye kadar önlüklerini giyip baklavaya şerbet veriyor, sonra da müşterileriyle yakından ilgileniyor, sohbet ediyorlar.

İyi Baklavanın Sesi 
İmam Usta'nın torunu ve aile şirketinin bugünkü yöneticisi Burhan Çağdaş 'iyi baklavanın sesi'ni yöresel bir hikayeyle birlikte şöyle anlatıyor:

İki rakip baklavacı birbirlerine dünür olmaya karar verir. Oğlan evi toplanıp kızı istemeye gittiğinde, tabii baklava ikram edilir. Yenilip içilir ve oğlanın babası eve dönerken çocuklarına sorar: “Baklavanın bir kusuru vardı. Bilene bir altın vereceğim.”

Çocuklar hemen atılır.

· Baklavanın kıvamı gevşekti; 'Cık',

· Hamuru sertti; 'Cık',

· İyi pişmemişti; 'Cık',

· Kaymağı fazlaydı; 'Cık'...

Çocuklar sonunda pes eder. “Peki hatası neydi? Sen söyle” derler.

Baba da açıklar:”Baklavayı ağzınıza alıp ısırdığınız an 'hırş' sesi duyulur. Onların baklavasını ısırdığında ‘cılk’ diye ses çıkıyordu...”

Nike’ın kurucusu Phil Knight 1971 yılında firmasına ek gelir olması için -ki düşünün kendi kendine zor yeten bir firma imiş o zamanlar (Adı da o zamanlar Blue Ribbon Sports imiş)- Portland Üniversitesi‘nde muhasebe dersi vermekte iken tanıştığı grafik tasarım öğrencisi Carolyn Davidson‘a, kısa bir süre sonra firması için Japonya’dan gelecek ziyaretçilerine gösterebilmek üzere kendisine bir logo üretimesini ister. Ve Carolyn çok kısa bir sürede aralarında Nike’ın ünlü, hareketi, dinamizmi ve akıcılığı çağrıştıran, “Swoosh” adı verilen logosu da bulunan çalışmalar üretmiş.


Üniversiteden mezun olduktan sonra Carolyn Davidson Nike için ilanlar, broşürler, posterler, kataloglar tasarlamaya başlar. Fakat Nike’ın hızla büyümesi nedeniyle tek kişilik bir tasarım firmaya yetmez ve bir reklam ajansı ile anlaşır. Böylece Carolyn Davidson’un Nike ile ilişkisi kalmaz.
1983 yılında Carolyn Davidson bir telefon alır. Phil Knight onu bir öğle yemeğine davet eder. Yemekte Carolyn’i süprizler beklemektedir. “Swoosh”lu bir elmas yüzük, bir sertifika ve açıklanmayan oranda Nike hissesi.Bu Nike tarafından anlatılan bir hikaye. Ne kadarı doğrudur bilinmez. Ama gördüğünüz gibi markanın tabanını ve sağlam tarihini bu ilginç hikaye ile desteklemek gayet mantıklı. Varsın sahte olsun hikaye. Ne farkeder ki? Bakın yine de dillerimizde. Amaç da bu değil miydi?

Spor malzemeleri üreten firmalar için, Dünya Kupası gibi dev organizasyonlarda 'kimleri giydirdikleri' hem bir prestij unsuru hem de tüketiciler karşısında önemli bir reklam fırsatı.

Dünya Kupası'na katılacak futbol takımlarının yarısından fazlası Adidas ve Puma ürünlerini kullanıyor.

Bu iki şirket arasındaki kıyasıya rekabet ise sadece iş hayatına değil, son derece şahsi bağlara da dayanıyor.

Çünkü her ikisinin de kökeni Almanya'nın güneyindeki küçük Herzogenaurach kasabasına uzanıyor.

Herzogenaurach kasabası 60 yıl önceki bir kardeş kavgası nedeniyle tam ortadan ikiye bölünmüş durumda. İki tarafın fırınları, kasapları, barları hatta okulları bile ayrı...

Kasabanın ortasından geçen nehrin iki yakası arasındaki bu ayrılık, annelerinin çamaşır odasında 1920'lerde dünyanın en hafif spor ayakkabılarını üretme hedefiyle işe koyulan Rudolf ve Adolf Dassler kardeşlerin kavgasından kaynaklanıyor.

Zıt karakterler olmasına rağmen birbirlerini tamamlayan kardeşlerin arası İkinci Dünya Savaşı sırasında açıldı.

Kardeşlerden biri Nazi davasına daha bağlıydı.

Savaştan sonra hiç konuşmadılar. Rudolf ya da Rudi, nehrin diğer yakasında Puma'yı kurdu...

Adolf ya da Adi Dassler ise bu yakada kaldı. İşletmesine Adidas adını verdi. İki kardeşin ayrılmasıyla kasaba da ortadan ikiye bölündü.

Savaş sonrasında yokluk işsizlik vardı ve Adidas'la Puma kasabadaki tek başarılı işletmelerdi.

Bir işletmede çalışanlar diğerinde çalışanların gittiği dükkanlara mağazalara gitmemeye başladılar. Yani kardeşler arasındaki savaş tüm kasabaya yayıldı.

Annelerinin evinde, elektrik olmadığı için bisikletten elde ettikleri enerjiyle deri keserek ayakkabıya dönüştüren Dassler kardeşler küs öldü.

Kasaba mezarlığında birbirlerinden olabilecek en uzak noktaya gömüldüler. Şimdi kasabada iki kardeşin hikayesini anlatan bir müze var.

BAŞIMIZA BELA OLUR DEDİLER AMA  O İDDİALI BİR MARKA OLDU

İlkokul birinci sınıfta, Express gazetesi satarken sevimli bir fotoğrafını bastılar gazeteye. Altına da, "İlerde ne olur belli olmaz, belki ülkeyi yönetir, belki de başımıza bela olur" yazdılar. İkisi de olmadı. Büyük bir hazır giyim şirketi yarattı. Başımıza bela değil, başarı örneği oldu.

Collezione son yılların parlayan, istikrarlı markası. Özellikle üniversite gençliğini hedef alan ve çok uygun fiyatlarıyla dikkat çeken marka, 75 mağazaya ulaştı. Önümüzdeki bir buçuk yıl içinde mağaza sayısını 150'ye çıkaracağını söyleyen, Collezione'nin sahibi Ekrem Akyiğit, çok renkli bir kişilik. Çok çalışıyor, markası sektörde hızla gelişiyor ve mütevaziliği elden bırakmıyor. İşte kendi cümleleri ile Akyiğit ve Collezione:
"13 yaşımda babamı kaybedince evin erkeği ben oldum, gazete sattım. Anneme dedim ki,"bana 10 TL ver, sana 12 TL getireyim öğleden sonra". O zaman annem de bize inandı, 10 TL verdi. Biz gidip hakikaten öğleden sonra 12 TL anneme verdik. 3 TL da bize kaldı. Bu benim ilk sermayemdi, sermayenin nasıl büyüdüğünü böyle gördük."
"Bizim hedefimiz yurtdışı pazarlar. Yani global pazara girmek istiyoruz. Diğer büyüklerimiz yurtdışı pazarlara gidiyor, onların oturmuş sistemleri var. Altyapıları çok kuvvetli, ekonomik durumları çok kuvvetli, onlar çok rahat gideceğim diyor ve gidiyor. Ben gittiğimde orada benim rakibim H&M olmalı yurtdışında. Ben büyüyünce E&A olacağım. Yani o H&M ise ben E&A olacağım. Bilinçli bir müşteri kitlemiz var, özellikle üniversite gençliği bizi tercih ediyor. Ben ve takımım bu pazarda insanların cüzdanından kaç para alabiliriz, bir aylık maaşından daha fazla nasıl harcama yaptırabiliriz diye düşünmüyoruz. Onları güzel hissettiren ürünleri en uygun fiyata sunuyoruz. "

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol